22 Ağustos 2016 Pazartesi

Yaz Gelmeden Diyete Başlamak İsteyenlere 10 Özel Detoks İçeceği


ÖZNÜR DOĞAN


Yaz başlamadan önce pek çoğumuzu bir panik hali alır: Nasıl kilo vereceğiz? İşte tam bu zamanlarda internetten araştırmalar yapmaya başlar, uzun zamandır bakmadığımız diyet kitaplarına bakarız.
Her ne kadar kısa sürede çok kilo vermenin iyi bir şey olmadığını bilsek de en etkili diyetlere bakıp kendimize en uygun olanı seçmeye çalışırız. Amaç, yazın bikinilerin ya da mayoların içinde güzel durabilmektir. Hem de kışın aldığımız kiloları hızlıca verebilmektir.
Ancak bir diyete başlamadan önce yapılması gereken önemli bir şey vardır: detoks. Detoks, vücudun alışılagelmiş düzenini birkaç günlüğüne bozarak bizi rejime hazırlar. Aynı zamanda vücuttaki şişliklerin atılmasını sağlayarak daha makul bir kiloda rejime başlamamıza neden olur.
Durum böyleyken ve yaz çanları çalıyorken detoks içecekler konusuna da girelim dedik.
Yazı özlerken detoks yapmak isteyenler, hadi başlayalım.


Salatalık, limon ve nane detoksu

Bu detoksu yapabilmeniz için ihtiyacınız olan şeyler neredeyse her evde bulunan yiyecekler.
Malzemeler: 300 ml. su, 1 adet salatalık, 1 adet limon ve 10 adet nane yaprağı.
Hazırlanışı: Salatalığı ve limonu küp küp kesin ve suya atın. 10 adet nane yaprağını yıkayıp hazırladığınız karışıma ekleyin. 1 gece boyunca buzdolabında bekletin. Ertesi gün bu karışımı dilerseniz tek seferde için dilerseniz de aralıklarla tüketin. Salatalık ve limonları da yiyebilirsiniz.


Frambuaz, elma ve salatalık detoksu

 

Renkli bir detoks dönemi için farklı bir önerimiz var. Yapılması çok kolay, içmesi çok afiyetli.
Malzemeler: 1 sürahi su, 100 gram frambuaz, 1 adet elma, 1 adet salatalık ve 1 adet limon.
Hazırlanışı: Elma ve salatalığı dilimleyerek suya atın. Üzerine frambuazı ve limon dilimlerini ekleyin. 3 saat beklettikten sonra afiyetle için. Gün boyunca susadığınızda bu detoks içeceğini unutmayın.

Avokado, salatalık, ıspanak ve nane detoksu

 

Detoks denildiğinde akla ilk olarak yeşil renk geliyor. Sağlık fışkırıyor sanki yeşilden. İşte bu detoks içeceği de tıpkı öyle.
Malzemeler: 1 su bardağı su, 1 adet salatalık, 1 adet avokado, 4 yaprak ıspanak ve 5 yaprak nane.
Hazırlanışı: Tüm yeşillikleri blenderdan geçirin. Suyu blenderın içine ekleyin ve tekrar karıştırın. Üzerine parçalanmış ceviz ya da badem serpin. Arzu ederseniz 1 çay kaşığı zeytinyağını üzerinde gezdirin.

Greyfurt, lime ve limon detoksu

 

Gerçek detoks havasına girmek isteyenler için en iyi alternatiflerden bir tanesi. İçinde greyfurt da var!
Malzemeler: 1 adet greyfurt, 1 adet lime, 1 limon ve 1 sürahi su.
Hazırlanışı: Greyfurt, lime ve limonu dilimler halinde kesin. 1 sürahi suya ekleyin. Dilerseniz nane yapraklarıyla süsleyin. 3 saat beklettikten sonra afiyetle için.

Nar, ananas, limon ve zencefil detoksu

 

Zencefilsiz detoks olmaz diyenler için işte zencefilli bir detoks içeceği.
Malzemeler: Yarım limon, 1 adet nar, 1 bardak ananas, 300 ml. su, 1 çay kaşığı zencefil.
Hazırlanışı: Limonun suyunu sıkıp suya ekleyin. Üzerine rendelediğiniz narı ekleyin. Bir bardak olacak şekilde küp haline getirdiğiniz ananası blenderdan geçirip karışıma ekleyin. Son olarak zencefili ekleyip hepsini blenderdan geçirin. 2 saat bekledikten sonra afiyetle için.

Ispanak, nane, limon, salatalık ve maydanoz detoksu

 

Ispanak içine girince daha lezzetli hale gelen detoks içeceklerden bir tanesi.
Malzemeler: 3 su bardağı ıspanak yaprağı, 1 adet salatalık, yarım limon, 5 yaprak nane, yarım su bardağı maydanoz, 1 sürahi su.
Hazırlanışı: Ispanak, salatalık, nane ve maydanozu blenderdan geçirin. 1 sürahi suyla karıştırıp tekrar blenderla karıştırın. Son olarak yarım limonu dilimleyip suya ekleyin. 3 saat bekledikten sonra gün boyunca için.

Portakal, elma, lime ve havuç detoksu

 

Turuncunun enerjisini kendisinde hissetmek isteyenlere özel, çok leziz bir detoks içeceği.
Malzemeler: 1 adet portakal, 1 adet havuç, 2 elma, 1 armut.
Hazırlanışı: Portakal, havuç, elma ve armutu parçalara ayırıp blenderdan geçirin. Ardından vakit geçmeden bardağa döktüğünüz karışımı için.

Nar ve elma detoksu

 

En sade ve en lezzetli detoks içeceklerinden bir tanesiyle karşı karşıyayız. Hemen yapabileceğiniz, hemen içebileceğiniz mis gibi bir karışım.
Malzemeler: 1 adet nar, 1 adet elma.
Hazırlanışı: Ayıkladığınız nar ve parçalara böldüğünüz elmayı blenderdan geçirin. Afiyetle için.

Lime, limon, nar, nane detoksu

 

Renksiz şeyler size göre değilse, detoksunuz bile renkli olmalıysa rengarenk bir detoks içeceği önerimiz var.
Malzemeler: 1 adet lime, 1 adet limon, 3 adet nar, 5 yaprak nane.
Hazırlanışı: Öncelikle narın suyunu çıkarın. Bir sürahi suya nar suyunu ekleyin. Üzerine dilimlediğiniz lime ve limonu da ekleyin. Son olarak naneyle birlikte karıştırın. Yaklaşık 5 saat buzdolabında saklayın ve gün boyunca için.

Limon detoksu

 

Kapanışı dünyanın en basit detoks içeceğiyle yapalım istedik. 1 sürahi suya dilimleyerek ekleyeceğiniz limonları 1 gün boyunca dolapta bekletin. Ertesi gün, gün boyunca için. Gerçek bir yenilenmenin tadını çıkarın.
Ayrıca “detoks diyeti nasıl yapılır” başlıklı konumuza bakmayı da unutmayın.
Son olarak her zaman olduğu gibi detoks içecekler konusunda da doktorunuza danışın.

25 Temmuz 2016 Pazartesi

Sağlıklı Bir Kiloda Olmayı Gerçekten İstiyor musunuz?

Kilo probleminizi ortadan kaldırmanın tek yolu; tersine karar vermekten geçiyor!

Sağlıklı yaşam ve spor merkezi b-fit'in kurucusu Bedriye Hülya, kilo sorunun 3 etkenden kaynaklandığını, davranış değişikliğiyle bu sorunu ortadan kaldırılabileceğine dikkat çekti. Kilo fazlalığının nedenlerini sağlıksız beslenme alışkanlıkları, hareketsizlik ve sağlık sorunları olmak üzere 3 ana başlıkta inceleyen Hülya, "Kilo fazlalığının oluşmasında en önemli etkenlerden biri sağlıksız beslenmeyi aile içinde öğrenmiş olmamızdır.

Pek çok ailede kişinin sağlıklı oranlarda alması gereken besinler yerine bir takım besinlerin ağırlıklı olarak tüketildiğini görürüz. Örneğin; Türk toplumunda ekmeği gerektiği miktardan fazla tüketmek, bir öğünde mantı, börek, pilav'a yer verirken 'nerede bu öğünde fazlasıyla olması gereken sebzeye veya proteine yer?' diye sormamak, çalışırken çıkılan öğle yemeklerinde fast food'a yönelmek, günlerde yenen pasta ve kurabiyeler, regl günlerinde şekere olan düşkünlük hep bu sorunu oluşturur.

Ayrıca teknolojinin gelişmesiyle, TV'nin ve bilgisayarın karşısında harcanan uzun saatlerin sonucu hareketsiz kalmanın ve ertelenen doktor randevuları, gitmekten çekindiğimiz psikologlar, uyulmayan diyetler gibi nedenlerin de kilo fazlalığına neden olan en önemli etkenlerdendir" dedi.

Günlük Liste Tutun

Kilo vermek için tek çözümün sorunun tersine karar vermek olduğuna inandığını aktaran Bedriye Hülya, "Tersine karar vermek söylendiği veya yazıldığı kadar kolay olmayabilir. Bunca yıl börek, çörek, pilav, tatlı yiyen, hareketi minimumda tutmayı alışkanlık edinmiş kişi bir anda 'tamam artık sağlıklı besleneceğim ve hareket edeceğim' demekte zorlanabilir, dese bile yakın çevresi ve alışkanlıkları değişmeden bu kararına uymakta zorlanabilir. Bu bir davranış değişikliği çalışması gerektirebilir.

Davranış değişikliği sistemli bir çalışmadır ve her sistemli çalışma gibi analiz, planlama ve uygulama gibi süreçlere ihtiyaç duyar. Analiz; içinde bulunduğunuz sağlıksız koşulları, ne zamanlarda bu koşulların sizi esir aldığını ve bunlarla başa çıkabildiğiniz anları saptamayı gerektirir. Örneğin iş yerindeyken canınız sıkıldığında bir şeyler yemek ihtiyacı hissediyor olabilirsiniz veya öğleden sonra güne gittiğinizde ev sahibinin yaptıklarından yemek zorunda hissediyor olabilirsiniz.

Her sabah çocuğunuzdan kalan kahvaltıyı da dökülmesin diye bitirmek zorunda hissediyor olabilirsiniz. Bu durumları günlük bir liste halinde tutarak hangi durumlarda ve ne hissederek sağlıksız beslendiğinizi bulabilirsiniz" diye konuştu.

Sağlıklı Bir Kiloda Olmayı Gerçekten İstiyor musunuz?

Eğer cevabınız evet ise sorunu saptamak ve planlayarak uygulamak sizin elinizde. Sorun da, çözüm de, sonuç da sizde.

Analiz sürecinde neyi ne zaman yaptığınızı saptadıktan sonra planlama aşamasında girdiğiniz çarkı kırabilmek için gereken bilgilerle planlama yapmaya başlayabileceğinizi beliren Bedriye Hülya, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Örneğin öğle yemek saatinde işyerinizdeki arkadaşlarınızla yemeğe gitmek yerine, evden getirdiğiniz sağlıklı yemekleri yiyebilir, spora gitmeyi buraya 'oyunbozan' olarak koyabilirsiniz. Güne gitmeniz gerekiyor ise arkadaşlarınızla sağlıklı bir menü hazırlamak üzere toplantı yapabilir ve güne gittiğiniz gün mutlaka yürümeyi planınıza alabilirsiniz. Arkadaşlarınızla akşam iş çıkışı içmeye gidiyorsanız belki de o saati spora ayırabilirsiniz.

En zor olan basamak gibi görünen süreç uygulama olabilir. Ancak bu konuda da yapılabilecekler var. Örneğin ödüller. Eğer 5 gün öğlen iş arkadaşlarınızla yemeğe çıkmak yerine spora gittiğinizde kendinize en istediğiniz bluzu alarak ödüllendirebilir, evde sizden başka yaşayanlara yada yakın arkadaşlarınıza ile kararınızı bildirip bir anlaşma yapabilirsiniz. Bu anlaşmaya göre; eğer hakikaten çok kilo vermek istiyorsanız kilo kaybetmediğiniz her hafta için kendinizi onlara hediye almak zorunda bırakabilirsiniz."

Gerçekten Sandığınız Kadar Aç mısınız?

Açlık beyninizde mi, kalbinizde mi, midenizde mi? Ya da şöyle soralım; gerçekten aç mısınız?

Duygularımız, hayatımızı yönetirken hep ön planda olmuştur. Aynı durum yemek seçimlerimize de yansımaktadır. Aç olduğumuzu en basit şekilde karnımız guruldamaya başladığında anlarız ancak duygusal açlık, fiziksel açlıktan oldukça farklı olmasına rağmen ikisini birbirinden ayırt etmek oldukça zor olabilmektedir. Duygular, beslenmemizi etkileyen önemli faktörlerden biridir. "Yapılan araştırmalar, normalin üzerinde yemek yeme sebebimizin yüzde 75 oranında duygusal duruma bağlı olduğunu gösteriyor" diyor Uzman Diyetisyen Gamze Şanlı Ak.

Beynimiz, sinirler arasında iletişimi ‘nörotransmitter’ adı verilen kimyasallar ile sağlar. Ruh halimizi direk etkileyen nörotransmitter’ler; serotonin, noradrenalin ve dopamin’dir.

Serotonin; rahatlamayı ve sakinleşmeyi sağlamakla birlikte iştah ve uykunun düzenlenmesinde rol oynar. Serotonin stres ve gerilim hissini azaltır.

Dopamin ve Noradrenalin; enerjikliği ve uyanıklığı sağlar. Vücutta üretildiklerinde; birey daha hızlı düşünmeye, tepki vermeye başlar, daha motive hisseder, refleksleri hızlanır.

Beynin Aç

Yale Üniversitesi tarafından yapılan bir çalışmada, açken ve tokken beynin aktiviteleri ölçülüp beynin açlık durumdaki tepkisi gözlemlenmiştir. Katılımcılar bir cihaza bağlanarak kan glikoz seviyelerinden açlık ve tokluk durumlarına, ayrıca işlevsel MRI yöntemiyle beyin aktivitelerine bakılmıştır.

Yemekten iki saat sonra katılımcılara çeşitli yemek fotoğrafları gösterilmiş ve ölçümlere başlanmıştır. Katılımcıların beyindeki, mantıklı düşünme ve karar verme, sebep- sonuç, planlama gibi yönetimsel becerilerinin olduğu kısımda daha fazla aktivite olduğu görülmüştür. Bireyler, yüksek kalorili abur cuburları reddetmek ve duygularını kontrol etmekte daha başarılı olmuştur. Ancak uzun süreli açlık sonrası glikoz değerleri düşmeye başladığında beyindeki duygularımızla ilişkili daha derin alanlar aktive oluyor. Beyin komut vererek bireyi yemeğe yönlendiriyor ve birey gördüğü abur cuburu yemeye başlıyor.

Uzun süreli açlık gibi, yapılan şok ve düşük kalorili diyetler sonucu da besin bulamayan beyin hücreleri, açlık adını verdiğimiz içgüdümüzü harekete geçirir.

Kalbin Aç

Duygusal yemek yeme, en çok ‘Kalbimiz Aç’ olduğunda ortaya çıkmaktadır. Kızgınlık, öfke, yalnızlık, güvensizlik, suçluluk, kıskançlık, kaygı, hayal kırıklığı, üzüntü, sıkıntı, sevgi boşluğu duygusal yemek yemeği tetikler. Duyguların yerini yemekle doldurmak, kilo alma sürecini başlatacaktır. Kilo aldıkça kendini beğenmeme ve bunun sonucu şok diyet uygulamaları ve sonrasında tekrar kilo alımı vücutta yo-yo sendromuna sebep olacaktır. Mutsuz hisseden kişi kilo alır. Hayal kırıklığı kişiye kendini yalnız ve gelecek hakkında umutsuz hissettirir. Bu da kendine olan ilgisini kaybetmesine ve belki de kilosunu umursamamasına yol açar. Bastırılmış üzüntü fark edilip, başa çıkılmadığı sürece, binge eating olarak adlandırdığımız tıkınırcasına yemek yeme sendromuna yol açabilir. Depresyon yüzünden yiyen kişiler, genellikle süt ürünlerine yönelirler (dondurma, çikolata, peynir gibi). Çünkü süt ürünleri kimyasal yapıları nedeniyle antidepresan ilaçlarla aynı nörolojik etkiyi yaparlar.

Miden Aç

Normalde sağlıklı bir diyet programı kişiyi çok ciddi bir şekilde acıktırmaz. İnsan fizyolojisinde kan şekeri 3 saatte bir düştüğü için, 3 saatlik aralarda mutlaka ara öğünlerin tüketilmesi gerekir. Eğer kişi sadece 3 ana öğünden oluşan bir diyet yapıyorsa, ya da uyguladığı diyet programı kendi vücuduna ve metabolik hızına göre çok düşük kaloride ise o zaman ani açlık krizleri oluşur.

Açlık krizleri/yiyecek aşermelerinin vücudun bilgeliğini yansıttığına inananlardanım; vücudun ihtiyaç duyduğu besin ögelerinin sinyalini verdiğini düşünüyorum. Örneğin; krize girip çikolataya aşermek vücudun daha fazla antioksidana ihtiyaç duyması olabilir. Bununla birlikte aslında bir kase dolusu kırmızı üzüm, çikolataya oranla daha yüksek antioksidan sağlar ancak çoğumuz üzüm yerine çikolatayı tercih ederiz.

Kısıtlayacağınıza Miktarı Azaltın

Açlık krizlerinin ve aşermelerin psikolojik mi fizyolojik mi olduğuna dair çok uzun zamandır araştırma yapılmakta ancak her iki durumunda etkili olabildiği görülmektedir. Örneğin; küçükken hasta olduğumuzda annemizin yapmış olduğu tavuk suyu çorba bizi iyileştirmeye yeter. Büyüyünce de hasta olduğumuzda psikolojik olarak anne eli değmiş tavuk suyuna çorbanın işe yaracağını düşünürüz. Her yiyeceğe aşerebiliriz ancak genelde bunlar pek de besleyici olmayan yiyeceklerdir ve bu durumlarda psikolojik faktörler muhtemelen fiziksel ihtiyaçlardan daha etkilidir.
Açlık kriziniz/aşermeleriniz karşı konulamaz duruma geldi ve kaçamak yaptınız kendinizi suçlu hissediyorsunuz...

Çok sıkı diyetler uygulamak veya diyetteyken bazı grupları kısıtlamak (özellikle karbonhidratları) bu krizlerin pik yapmasına neden olur ve kendinizi kısır bir döngünün içinde bulabilirsiniz. Bazıları başarılı olabilir ancak genelde kaçınma daha da güçlü bir istekle sonlanır. Aşerilen yiyecek ciddi bir sağlık riski oluşturmadığı sürece (yüksek tansiyonu olan birinin tuzlu yiyecekler aşermesi gibi) bu isteği gidermenin ancak bunu ılımlı bir şekilde yapmak daha iyidir. Bazen yüksek kalorili ve yağlı yiyeceklerden minik miktarlarda tüketmek kendinizi kontrol etmenize yardımcı olabilir.

Açlık Krizleri/Aşermelerle Başa Çıkmanın İpuçları

• Açlık krizleri genelde kısa sürelidir 20 dakika dayanabilirseniz bu isteğinizin geçtiğini görebilirsiniz.
• Ara öğünlerinizi planlayarak krizleri önleyebilirsiniz, çalışma masanızın çekmecesinde, arabanızda ve çantanızda mutlaka sağlıklı atıştırmalıklar taşıyın.
• Kriz anlarınızı ve aşermelerinizi not edin. Örneğin günün hangi saatlerinde açlık krizi yaşıyorsunuz hangi yiyeceklere aşeriyorsunuz, ne kadar uzun sürüyor ve nasıl başa çıkıyorsunuz? Aşermeleriniz hakkında notlar tutmak ilerideki günler için size ışık tutacaktır ve kontrol edilebilirliği sağlayacaktır.
• Sağlıklı alternatiflere yönelin. Cips yerine yağsız patlamış mısır olabilir. Sert ve gevrek bir şeyler mi canınız çekiyor o zaman meyve kurularını deneyin.
• Tatlı mı istiyorsunuz? Elma, armut veya şeftaliyi fırınlayıp üzerine tarçın eklemeye ne dersiniz.
• Bazen susuzlukla açlık birbirine karışır. Acıktığınızı hissettiğinizde önce su için ve bekleyin, çoğu zaman aslında aç olmadığınızı fark edeceksiniz.

Ruh sağlığımıza iyi gelecek diyetler

Fransız psikiyatrist Pinel, bundan 200 yıl kadar önce, deliliğin insanın midesi ve bağırsaklarında baş gösterdiğini yazmıştı. 1930'lu yıllarda yayımlanmış psikiyatri ders kitaplarında da şizofren hastalarının genelde kötü beslenen kişiler olduğu yazıyordu. Hekimler, çok önceden kötü beslenmenin zihinsel rahatsızlıkların oluşumuna katkıda bulunduğunu tespit etmişlerdi.

Çok eskiden beri yapılan bilimsel araştırmalar, iyi beslenme ve diyetle zihinsel rahatsızlıkların güvenli tedavisinin, rahatsızlıkların belirtilerini hafifletmenin mümkün olduğu gösterdi.

Psikiyatrik rahatsızlıkların tedavisinde kullanılan tamamlayıcı ve alternatif tıp hakkında araştırmalar yapan Uzman Klinik Psikolog Mehmet Başkak, ruh sağlığımıza iyi gelecek diyetler ve beslenme şekilleri hakkında önemli bilgiler verdi.

Dünyada birçok ruh doktorunun, hastalarını psikotropik ilaçlar yerine, iyi beslenme yoluyla tedavi ettiğini belirten Uzman Klinik Psikolog Mehmet Başkak'ın ruhsal diyet tavsiyeleri şöyle:

BALIK DEPRESYONA İYİ GELİR
"Besleyici gıdalar dikkat eksikliği, bipolar bozukluk, kaygı ve depresyonu etkin şekilde tedavi ediyor.
Araştırmalar, Omega-3 alımındaki artışın depresyon belirtilerini hafiflettiğini gösteriyor. Birkaç bilimsel araştırmanın sonuçlarına göre, günlük 1.000-2.000 miligram EPA formunda Omega-3 balık yağı alımı, depresyon belirtilerinin hafifletilmesine yardımcı oluyor. Kişinin ruh halindeki düzelmeler, genelde bu takviyeye başladıktan 3-12 hafta arasında meydana geliyor. Ayrıca, diyetlerinde yüksek miktarda balık tüketen kişilerin ruh halinde de benzer düzelmeler olduğu biliniyor.

Omega-3 yağları, somon gibi soğuk denizlerde yaşayan balıklarda bol miktarda bulunur. Bu yağlar, depresyon tedavisi gören bir kişide kullandığı antidepresanın etkinliğini arttırırlar. Gebelikte antidepresan kullanımına bir alternatif olarak Omega-3 takviyeleri üzerinde yapılan bilimsel çalışmalar devam ediyor.

Gezerek otlayan hayvanlardan elde edilmiş diğer yağlardan oluşan geleneksel beslenme şekillerinde omega-3/omega-6 yağları ideal oranda bulunur.

Sarı kantaron, hafif ve orta şiddette depresyon belirtileri gözlemlenen kişilerin tedavisinde etkili olan bir bitki, fakat ciddi depresyon vakalarında çok fazla işe yaramıyor. Sarı kantaron, bazı antidepresan ya da diğer ilaçlarla beraber alındığında bazı sıkıntılara yol açabilir, bu nedenle kullanmadan önce mutlaka doktorunuza danışınız.

ŞİZOFRENİYE B3 VİTAMİNİ
Diğer adı 'niyasin' olan B3 vitamini, dünyada şizofreni teşhisi konulmuş binlerce hastaya şifa kaynağı oldu. Yenilikçi doktor Abram Hoffer (1917-2009), binlerce hastasının tedavisinde yüksek dozlarda B3 vitamini kullanarak, onları güvenli bir şekilde sağlıklarına kavuşturdu. Hoffer, bu vitamini kullanarak uyguladığı tedavide yüzde 90 oranında başarı elde ettiğini bildirmişti.
Besin değeri yüksek diyetler ve beraberinde alınan amino asitler ve vitaminler zihinsel rahatsızlıkların tedavisinde son derece etkili."

Dünyada birçok psikiyatrist, hastalarını psikotropik ilaçlar yerine, iyi beslenme yoluyla tedavi ediyor. Kişideki rahatsızlık belirtilerine ve kan değerlerine göre, beslenme değişiklikleriyle beraber kişiye özel vitaminler ve amino asitler yazıyorlar.

İLAÇLARA BAĞLI CİNSEL İSTEKSİZLİĞE KARŞI MACA KÖKÜ
Maca kökü, patatesin bir akrabası olan bu bitki bazı toplumlarda cinsel isteği arttırmak için kullanılıyor. Bu nedenle, antidepresan kullanımının sebep olduğu erektil bozukluk, libidoda azalma ve diğer cinsellikle ilgili yan etkileri etkisiz hale getirebiliyor.

SAKİNLEŞME VE İYİ BİR UYGU İÇİN KEDİ OTU
Kediotu, kaygıyı azaltıp, tıpkı bazı sakinleştiricilerin yaptığı gibi kişinin daha iyi uyumasına yardımcı oluyor. İlaçların yan etkilerinden daha çok etkilenen çocuklar ve yaşlılarda kullanımı bir alternatif olarak düşünülebilir. Kediotunun etki etmesi biraz uzun zaman alıyor.

DOKTORUNUZA DANIŞMADAN KULLANMAYIN
Tedavi için kullanılan bitkilerin, ilaçlar gibi çok sıkı klinik deneylerden ve testlerden geçmediğine dikkati çeken Uzman Klinik Psikolog Mehmet Başkak, alternatif tedavi yöntemlerinden yararlanmak isteyecek kişilere "Bu tedavilerin bitki ve hayvan kaynaklı olması, onların güvenli olduğu anlamına gelmez. Bitkisel tedavilerin de istenmeyen yan etkileri vardır ve bunlar, tıpkı antidepresanlar ya da ilaçlar gibi, diğer ilaçlarla etkileşime girebilirler. Alternatif tıp tedavilere başvurmadan önce, özellikle ilaç kullanıyorsanız, mutlaka doktorunuza danışın" uyarısında bulunuyor.

İLKEL TOPLULUKLARDA ZİHİNSEL RAHATSIZLIKLAR GÖRÜLMÜYOR
"1930'lardaki 10 yıl süren tarihi araştırmasında, Dr. Weston Price, kendi yerel yiyeceklerini tüketen ve Amerikan beslenme şeklindeki vitaminin 4-10 katı miktarda fazla vitamin içeren besin değeri yüksek bir diyet takip eden ilkel topluluklarda, zihinsel rahatsızlıkların hiç görülmediği sonucuna varmıştı. Dr. Price, bu ilkel topluluklarda yaşayan insanların daha mutlu ve daha uyumlu olduklarını fark etmişti. Bu topluluklarda, zihinsel rahatsızlıklar için tedavi yöntemlerine ya da hapishanelere hiç ihtiyaç yoktu."

Kilo Almak İsteyenlere Özel 14 Beslenme Önerisi

Fazla kilolu veya obez bireylerin sayısı; zayıf olup kilo almak isteyen kişilerin sayısından çok daha fazla olduğu için 'kilo vermek isteyenler' ile ilgili beslenme önerini anlatan Uzman Diyetisyen İpek Ağaca, sosyal paylaşım siteleri üzerinden kilo almak isteyen kişilerden pek çok özel mesaj aldığını belirterek, kişilerin kendileri için daha sık beslenme önerileri istediğini belirtti.

Sağlıklı ve kalıcı kilo alımı; kilo vermeye oranla daha zorlu bir süreçtir…
‘Aman canım sen de! Kilo almak istiyorsan bol bol çikolata ye, cips, poğaça, börek ye; kiloları alırsın. Bak biz kiloları vermeye çalışıyoruz; sen ise neyden bahsediyorsun…’ gibi öğütleri pek çoğumuz zayıf olan arkadaşlarımıza söyleriz veya söylenildiğini duyarız. Sanıldığının aksine zayıf kişilerin kilo alması hiç de kolay değildir. Hatta iştahsızlıktan şikâyetçi zayıf bir kişinin kilo alması; fazla kilolu olan birinin kilo vermesine nazaran çok daha zordur. Mutlaka uzman desteği gerekir.

Kilo almak istiyorsunuz; nasıl başlamalı?
Eğer ideal kilonuza ulaşmak için kilo almak istiyorsanız önce bir Endokrinoloji uzmanı doktora muayene olmalısınız. Tüm tetkikleriniz yapılacak; herhangi bir kronik hastalık vb. durum olup olmadığı doktorunuz tarafından araştıracaktır. Yeme davranışı bozuklukları tespit edilirse psikiyatrist ve psikolog ile görüşmek faydalı olur. Ardından beslenme programınız için bir Diyetisyen’e başvurmalısınız. Diyetisyeninizin sizin için hazırlayacağı ‘Kişiye özel diyet programı’ sayesinde sağlıklı kilo alımı ile ideal kilonuza ulaşabileceksiniz.

Eğer kilo almak istiyor ve ideal kilonuza ulaşmak istiyorsanız bir Diyetisyen’e başvurmalısınız.
Önemli olan sadece ‘kilo almak’ değildir; ‘Sağlıklı ve kalıcı kilo almaktır. (Sağlıklı beslenme alışkanlığı edimekk). Yağ ve kas kitlesi dengesini sağlayarak kişinin sağlıklı kilo almasını sağlamak, ancak bir diyetisyen danışmanlığında mümkün olabilir.

KİLO ALMAK İSTEYENLERE ÖZEL 14 BESLENME ÖNERİSİ:

1.ELİNİZİN ALTINDA KURUMEYVE BULUNDURUN
Ofisinizdeki masanızda, çekmecenizde; çantanızda; arabanızda; evinizin çeşitli yerlerinde kuru meyve bulundurun. Kuru meyvelerin kalori içeriği yüksek olmakla birlikte; posa, vitamin ve mineral içeriği olarak da oldukça zengindir. Kuru meyveleri ara öğünlerde tüketerek hem sağlıklı beslenmiş olursunuz, hem de enerji katkısı sağlamış olursunuz.

2- SÜTLÜ TATLI TÜKETMEYİ İHMAL ETMEYİN
Gün içerisinde ara öğünlerden birinde sütlü tatlı tüketmelisiniz. Sütlü tatlılar, protein ve kalsiyum alımınıza katkı sağlarken; aynı zamanda kilo almanız için ihtiyacınız olan enerji için iyi bir destekleyicidir. Besin değeri yüksek olan sütlü tatlılar, sağlıklı beslenerek kilo almanıza yardımcı olacaktır. Keyifle tüketeceğiniz sütlü tatlınızın üzerine de ceviz, fındık, fıstık gibi yağlı tohumlardan ilave etmeyi unutmayın.

3-KAHVALTIDA ÇAY YERİNE TAZE SIKILMIŞ MEYVE SUYU/ SÜT TERCİH EDİN
Kahvaltınızda çay veya kahve yerine taze sıkılmış meyve suyu veya süt tercih edin. Böylece kahvaltı menüsünün enerji içeriğini de yükseltmiş olursunuz. Taze sıkılmış meyve suları vitamin deposudur; bağışıklık sistemini güçlendirmede yardımcı olur. 1 büyük bardak taze sıkılmış meyve suyunun kalori içeriği 3-5 porsiyon meyveye denk gelmektedir. Meyve suyunuzu şişkinlik yaratmaması adına kahvaltı sonrasında da içebilirsiniz.

4- SİGARA İÇİYORSANIZ BIRAKMALISINIZ
Kilo almak ve ideal kilonuza ulaşmak istiyorsanız sigarayı bırakmalısınız. Sigaranın iştahı kapattığı ve sigaradaki nikotin maddesinin metabolizmayı hızlandırıcı etkisi olduğu bilinmektedir. Kilo alma bahanesi ile; pek çok sağlık sorununa sebep olan sigaradan da kurtularak sağlıklı yaşam için bir büyük adım daha atmış olacaksınız.

5- SIVI TÜKETİMİNİZİ KONTROL ALTINA ALIN
Günlük ortalama 1,5-2 lt.’den fazla su tüketmemeye çalışın. Gereğinden fazla su tüketimi midede doygunluk hissini arttırır ve farkında olmadan ihtiyacınızdan az besin tüketirsiniz. Fazla miktarlarda sıvı tüketiyorsanız sıvı gıdaların tüketimini de azaltmalısınız. Örneğin yemek öncesi 3 kepçe çorba içmek yerine 1 kepçe tercih edin. Böylece çorbanın ardından gelecek olan ana yemeği çok daha rahat tüketebilirsiniz.

6- ARAÖĞÜNLERDE SÜT/ YOĞURDUN İÇİNE REÇEL/BAL İLAVE EDEREK TÜKETİN
Günlük kalsiyum ve protein alımını sağlamak ve sağlıklı beslenmek adına gün içerisinde ortalama 3-6 porsiyon süt/yoğurt tüketimi sağlanmalıdır. Ana yemeklerde tüketilen süt ürünlerinin dışında bu besinleri ara öğünlerde de tercih edin. Sizlere bir öneri: sütünüze veya yoğurdunuza bal, reçel gibi enerji içeriği yüksek olan lezzet verici besinler ilave edebilirsiniz.

7- ASİTLİ İÇECEKLER YERİNE EV YAPIMI LİMONATA VEYA MEYVE SUYU TERCİH EDEBİLİRSİN
Kola, gazoz gibi asitli içecekler yerine sağlıklı olan ev limonatası, meyve suları, meyve kompostoları tercih edin. Böylece daha doğal ve sağlıklı beslenmiş olacaksınız. Limonatanıza, kompostonuza bal veya pekmez ilave etmeyi unutmayın.

8-TÜKETECEĞİNİZ YAĞIN CİNSİ ÇOK ÖNEMLİ
Kilo almak için bol yağlı yemekler tüketmek sanıldığının aksine doğru değildir. Yeterli miktarlarda yağ içeren besinler tüketilmelidir. Kilo almak istiyorsanız bol tereyağı besinler tüketmek yerine sağlıklı beslenmenizi sağlayacak olan zeytinyağı gibi sıvı yağlar tercih edin. Pişirilen yemeklerinizde de ayçiçeği yağı, mısırözü yağı, vb. sıvıyağları tercih edin. Et koyduğunuz yemeklere ayrıca yağ eklemenize de gerek yok.

9-YEMEK YEDİĞİNİZ ORTAM FERAH, TEMİZ, RAHATLATICI OLMALI
İştah durumu, psikolojik etkenlerden etkilenebilir. Stresli bir ortamda yemek yemek keyifli olmaz. Karışık, çok eşya olan, havasız bir ortamda yemek yerken farkında olmadan daha az yemek yer, biran önce yemek bitsin istersiniz; iştah durumunuz da olumsuz şekilde etkilenir. Yemek yediğiniz ortamın sizin için keyifli bir yer olmasına özellikle dikkat edin; yemek saatlerini iple çekeceğiniz güzel zamanlar haline getirmenizi öneririm..

10- DOKTORUNUZ VE DİYETİSYENİNİZ BİLGİSİ DAHİLİNDE ENTERAL ÜRÜN KULLANILABİLİR
Gerek görüldüğünde günlük tüketimlerinize toz karbonhidratlar, toz proteinler eklenebilir; bu toz karışımlar süt veya meyve suyu ile karıştırılarak tüketilebilir. Enteral içecekler de ara öğün olarak tüketildiğinde günlük alınan enerji, protein, karbonhidrat ve yağ alımına katkı sağlamış olur.

11- YEMEK EŞLİĞİNDE İÇECEK TERCİH ETMEYİN
Ana öğünlerde yemek yerken içecek tercih etmemelisiniz. İçecekler midede yer kaplar, tokluk hissi verir ve çabuk doygunluk yaşamanızı sağlar. Ayrıca yemekler ile aynı anda tüketilen içecekler kişilerde şişkinlik de yaratabilmektedir. Su veya diğer içecek tüketimlerinizi yemekten ortalama 30-45 dakika önce veya 30-45 dakika sonra yapmaya özen gösterin.

12-SALATALARINIZI ZENGİNLEŞTİRİN
Ana öğünlerinizde mutlaka salata tüketin. Salata gerekli posa alımını ve vitamin-mineral alımına katkı sağlar. Salatalarınızın miktarı çok olmamalıdır. Salatanızın besin değerini arttırmak için bir öneri vermek istiyorum: Salatalarınızın içine ceviz, zeytinyağı, peynir ve zeytin ilave edin (Ek olarak 1 adet haşlanmış yumurta da ilave edebilirsiniz). Hem çok sağlıklı ve lezzetli bir salata tüketmiş olacaksınız; hem de enerji alımınıza katkı sağlamış olacak.

13-SPOR YAPIN
Sağlıklı ve mutlu bir yaşam için spor yapmalısınız. Ağırlık kaldırma, vb. kas artışına sebep olan sporlardan faydalanabilirsiniz; ama mutlaka bir uzman desteği alarak size uygun olan bir egzersiz programı uygulamalısınız.

14-KALORİ VE BESİN DEĞERİ İÇERİĞİ YOĞUN OLAN BESİNLERİ TERCHİ EDİN.
Midenizde çok yer kaplamayacak; ama besin değeri ve enerji içeriği yoğun olan besinleri tercih etmeniz kilo almanıza yardımcı olur. Örneğin salata midede çok yer kaplar, tokluk sağlar ve kalori içeriği düşüktür. Bu yüzden salatayı çok miktarda tüketmek kilo almanızı engelleyebilir. Enerji içeriği yoğun olan besinlere (ceviz, fındık, fıstık gibi yağlı tohumlar; kuru meyveler; sütlü tatlılar; malt içecekleri; evde yapılmış kekler (kuru meyveli, cevizli); tahin; pekmez gibi ) günlük beslenmenizde sıklıkla yer vermelisiniz.

(Yukarıda yer alan öneriler, kilo almak için genel beslenme önerileridir; kesin sonuç için size en yakın Diyetisyen ile görüşmelisiniz.)

Gerçekten zayıf mısınız?
İdeal kilonuzun altında olup olmadığınızı anlamak için Beden kitle indeksinizi hesaplayabilirsiniz. Kilonuzun kg. cinsinden vücut ağırlığını, boyunuzun m. cinsinden karesine bölerek hesaplayabilirsiniz. Beden kitle indeksiniz 18.5 kg/m²' den az ise zayıfsınız. Kilo almak için uzmana danışmanın artık zamanı gelmiş.

Çok zayıf kişilerde kalp yetmezliği ve osteoporoz oluşma riski daha fazla
Zayıflık da aynı şişmanlık gibi sağlık riskleri taşıyan bir sağlık durumudur. Yapılan pek çok bilimsel çalışmada zayıf olan kişilerin kalp yetmezliği ve osteoporoz oluşma riskinin daha fazla olduğu görülmüştür. Zayıf kişilerin vücut dirençleri düşük olur, bağışıklık sistemleri güçlü olmadığı için hastalıklara daha çabuk yakalanırlar; iyileşme süreçleri de uzun olur. Bazı kanser türleri zayıf olan kişilerde daha sık görülebilmektedir. Zayıf erkeklerde cinsel sorunlara daha sık rastlanılmaktadır. Zayıf bayanlarda doğurganlık ile ilgili sorunlar oluşabilmekte; hatta kısırlık daha sık görülmektedir. Zayıf olmak, kişinin özgüvenini de olumsuz etkileyebilmektedir.

O Meşhur "Son 5 Kilo" Nasıl Verilir?

Obezite üzerine yapılan araştırmalarda diyet yaparken, belli bir kiloda takılma veya durma eğiliminin herkeste ortak olduğu gerçeği ortaya çıkıyor.

Peki gitmek bilmeyen son 5 kilodan kurtulmak için kırılma noktasında neler yapmalı, hangi besinleri yemeli nelerden uzak durmalıyız?

Diyetisyen & Yaşam Koçu Gizem Şeber, tüm bu soruları yanıtlarken, son 5 kilo için özel olarak hazırladığı 3 günlük özel diyet programını da paylaşıyor.

Son 5 Kiloyu Vermek İçin Neler Yapmalı?

• Vücudunuzun aynı beslenme şekline direnç gösterdiğini düşünüyorsanız, beslenmenizde ufak değişiklikler yapmak kilo vermeye yeniden başlamanızı sağlayabilir.

• Genellikle böyle kilo vermenin durduğu noktalarda diyetin kalorisini azaltmak işe yaramaz.

• Kısa bir süreliğine diyeti bırakmak ve uzun zamandır tüketilmeyen besinlerin tüketilmesi kilo vermenin yeniden başlamasını sağlar.

• Egzersiz yapmayan kişilerin egzersize başlaması, egzersiz yapan kişilerin ise yaptığı egzersiz tipini ve süresini değiştirmesi kilo vermenin yeniden başlamasına yardımcı olur.

• Psikolojik nedenler ile kilo vermek durdu ise diyette kaçamakları önlemek için beslenme günlüğü tutmak yararlıdır. Kişi bu süreçte genelde yediklerini unutmaya eğilimlidir. Ne yediğini düzenli takip etmesi diyeti düzenli yapmasına yardımcı olur.

• Kişi bu noktada çevresindekilerden destek istemelidir. Onu olumsuz etkileyen tepkiler konusunda çevresindekileri uyarmalıdır.

• Artık bol gelen kıyafetler ortadan kaldırılmalı ve giyilmemelidir. Tam bedeninde veya hafif dar kıyafetler yeniden motive olmasına yardımcı olacaktır.

Tüketmeyin: Alkollü içecekler, işlenmiş gıdalar, beyaz un gibi rafine karbonhidratlar, sıcak patates, şeker içeren gıdalar.

Tüketin: Ananas, Probiyotik yoğurt ve kefir, Hindistan cevizi yağı, koyu yeşil yapraklı sebzeler, tarçın ve zencefil.

Son 5 Kilo Diyeti

Aşağıdaki beslenme programı, hiçbir sağlık sorunu olmayan, ofis işi yapan, 25-35 yaş kadınlar için maksimum 3 gün yapılması uygun olan bir programdır. Size özel beslenme programı için diyetisyene danışmanız gerekir.

Kahvaltı: 2 dilim ananas, 1 kutu meyveli probiyotik yoğurt
Ara: 4 adet kuru erik, 10 adet kavrulmamış badem
Öğlen: 1 porsiyon ızgara balık (150 gram), bol salata (yağsız)
Ara: 2 adet yumurtadan yağsız omlet, 1 dilim tam tahıllı ekmek
Akşam: 8 yemek kaşığı dolusu kabak veya ıspanak yemeği, 1 dilim tam tahıllı ekmek, 1 su bardağı kefir
Ara: 2 dilim ananas, 1 adet kivi

Metabolizmanın yol açtığı kilo artışına dikkat

Kış mevsiminde yeterli ve dengeli beslenme, hastalıklardan korunmak için büyük önem taşımaktadır. Kış aylarında bağışıklık sistemini güçlendirmeye çalışırken aynı zamanda yavaşlayan metabolizmanın yol açtığı kilo artışına da dikkat etmek gerekir. 

Memorial Ataşehir Hastanesi Beslenme ve Diyet Bölümü’nden Uz. Dyt. Sevil Ürer, kış aylarında hastalıklardan korunma ve formda bir kış geçirmek için önerilerde bulundu.

Vücudunuzun savunma mekanizmasını güçlendirin
Kış hastalıklarından korunmak ve savunma mekanizmasını güçlendirmek için antioksidan özellikleri olan A,C,E vitaminlerin, selenyum, çinko, magnezyum gibi minerallerin, omega-3 ve omega-9 yağ asitlerinin alımını artırmak gerekir. Portakal, mandalina, greyfurt, havuç, kivi, maydanoz, tere, ıspanak, karnabahar, brokoli ve lahana A ve C vitamini zengin besinlerdir. Haftada 2-3 kez ızgara, buğulama şeklinde tüketilen balık omega yağ asitleri, fosfor iyot ve selenyum açısından önemlidir.

Enfeksiyonlara karşı E vitamini
Soğuk algınlığı ve diğer enfeksiyonlara karşı vücut direncini arttıran diğer bir vitamin ise E vitaminidir. Fındık, ceviz, badem gibi yağlı tohumlar, kuru baklagiller ve yeşil yapraklı sebzeler iyi birer E vitamini kaynağıdır ve yeterli miktarlarda tüketilmesi önemlidir.

Bıçak kullanmayın, haşlama suyunu dökmeyin
Vitamin ve mineraller kış aylarında daha da fazla önem kazandığından, besinlerin hazırlanması ve pişirilmesi sırasındaki kayıplar olabildiğince önlenmelidir. C vitamini en fazla kayba uğrayan vitamin olduğu için, C vitamini içeren besinler bıçakla değil elle kesilmeli ve haşlama suyu kesinlikle dökülmemelidir.

20 dakika güneş vitamin gibidir
Kış mevsiminde azalan güneş ışığı ve kapalı giysiler nedeniyle D vitamini eksikliği de görülebilir. D vitamini kemik ve iskelet sistemi için çok önemli bir vitamindir ve besinlerde pek fazla bulunmaz. Bu nedenle havanın güneşli olduğu günlerde 20 dakika kadar güneş ışığından direkt olarak yararlanmak, haftada 2-3 kez balık tüketmek ve günde en az 2 kez süt ve süt ürünleri tüketmek içeriklerinde bulunan kalsiyum, fosfor ve D vitamini açısından son derece önemlidir.

Güzel bir kahvaltı kilo kontrolüne yardımcıdır
Kış aylarında en önemli sorunlardan biri de kilo artışıdır. Havaların soğuması ile birlikte beslenme şeklinde değişiklikler olmakta, genellikle yağlı ve şekerli besinlere eğilim artmaktadır. Gündüzlerin kısa gecelerin uzun oluşu, azalan fiziksel aktivite ve vücut ısısının düşmesiyle birlikte metabolizma da yavaşlamaktadır. Öncelikle güne sıkı bir kahvaltıyla başlamak hem kilo kontrolünde yardımcı olur, hem metabolizma hızının yavaşlamasına engel olur hem de soğuk havalarda vücut direncini arttırmaya destek olacaktır.

Karbonhidrat olarak kuru baklagilleri tercih edin
Kış aylarında kilo kontrolü için, yağ tüketimine özellikle dikkat edilmeli, katı margarin ve tereyağından uzak durulmalıdır. Kızartma ve kavurmalar yerine ızgara, haşlama pişirme yöntemleri tercih edilmelidir. Yüksek enerji veren şekerli veya unlu basit karbonhidratlar yerine kepekli ekmek, makarna, bulgur ve kuru baklagiller gibi kompleks karbonhidratlar tercih edilmelidir. Hamur tatlıları ve şerbetli tatlılar yerine sütlü tatlılar veya meyve tatlıları tercih edilmelidir.

Kilo artışının en önemli sebebi yetersiz su tüketimi
Kış aylarından kilo artışının bir diğer sebebi de, susama hissimizin azalmasıyla gün içinde su tüketiminin azalmasıdır. Yeterli sıvı tüketimi, vücut ısı dengesinde, vücutta oluşan toksinlerin atılmasında ve metabolizma dengesinin sağlanmasında önemli rol oynar. Dolayısıyla 2-2.5 litre su tüketimine önem verilmelidir.

Hızlı kilo vermek kalp krizini tetikliyor

Enfeksiyonlarda ateşin yükselmesi, kalbin hızlanması, tansiyonun yükselmesi bunların hepsi kalp krizini tetikler. 

Hızlı kilo vermek de sakıncalı, bu da kalp krizini tetikliyor. Kontrollü olarak doktorun takibinde, kalbin durumunu bilerek kilo vermek gerekiyor. İş dünyası en fazla risk altında olan gruplardan birisidir çünkü devamlı değişen şartlar, ister istemez stres yüklüyor. O da koroner arter hastalığını tetikliyor. Onların daha da dikkatli olması gerekiyor, hem kendileri hem ülke için.

Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Kalp Damar Cerrahisi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ömer Bayezid, ani olan her şeyin kalp krizini tetiklediğini ifade ederek, "Enfeksiyonlarda ateşin yükselmesi, kalbin hızlanması, tansiyonun yükselmesi bunların hepsi kalp krizini tetikler. Hızlı kilo vermek de sakıncalı, bu da kalp krizini tetikliyor. Kontrollü olarak doktorun takibinde, kalbin durumunu bilerek kilo vermek gerekiyor"

ERİŞKİNLERDE EN SIK ÖLÜM NEDENİ

Bayezid, kalp hastalıklarının dünyada birinci ölüm nedeni olduğuna dikkati çekerek, özellikle erişkinlerin en çok kalp hastalığından hayatını kaybettiğini dile getirdi.

Koroner arter hastalığı olanların düzenli kontrollerden geçmesini öneren Bayezid, hastaların buna uygun yaşamaları gerektiğini, ailesinde bu hastalık bulunanların daha çok dikkat etmesi gerektiğini söyledi.

KALP DAMAR HASTALARI DÜZENLİ YÜRÜYÜŞLER YAPMALI

Kalp damar hastalarının düzenli yürüyüşler yapması gerektiğinin altını çizen Bayezid, şunları söyledi:
"Ama mutlaka her spordan önce bilinmesi gereken iki önemli şey vardır. Kalp kasları uygun mu, kontrol ettirmeli. Kalp kapaklarından veya kalp kaslarından dolayı spor yapmasına engel olacak veya spor yapmasında risk getirecek bir şey var mı? Kalp damarları, yani koroner arterler. Kalp damarlarını bilmeden spor yapmaya kalkanlar veya kalp kası zayıf olanlar ani ölümle karşılaşabiliyor. Onun için risk faktörü olan kişiler düzenli kontroller yaptırmalı. Kalp hastalığı olduğu bilinen hastalar, mücadele gerektiren sporlar değil, düz yürüyüşler, bisiklet ve yüzme gibi bireysel, kendilerini çok yormayacak sporları yapmaları gerekir. Çünkü spor yaparken hem tansiyon yükseliyor, kalp ondan dolayı yoruluyor hem de kalp krizi geçirme riski artıyor."

ANİ OLAN HER ŞEY KALP KRİZİNİ TETİKLER

Bayezid, Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Koç'un geçirdiği kalp krizi sonucu hayatını kaybetmesinin Türkiye için de büyük bir kayıp olduğunu dile getirerek, şöyle dedi:

Ani olan her şey kalp krizini tetikler. Birden gelişen, vücudun metabolizmasının etkilenmesi, kan şekerinin etkilenmesi, oksijen şartlarının azalması, gribal enfeksiyonlar, kronik hastalıklar başta olmak üzere birçok faktör kalp krizinde rol oynuyor. Enfeksiyonlarda ateşin yükselmesi, kalbin hızlanması, tansiyonun yükselmesi bunların hepsi tetikler. Hızlı kilo vermek de sakıncalı, kalp krizini tetikler. Kontrollü olarak doktorun takibinde, kalbinin durumunu bilerek kilo vermek gerekiyor"

"OBEZİTE DE KALP KRİZİNİ TETİKLER"

Prof. Dr. Bayezid, şişmanlığın kalbe yük yüklediğini anlatarak, 60 kilo bir insanın kalbi kanlandırıp beslemesinin başka, 80 kilo birisinin o miktarda dokuya kan taşımasının, pompalamasının başka olduğunu belirtti.

Obez hastalarda guatr, şeker hastalığının da gelişebileceğini ifade eden Bayezid, "Obezite de kalp krizini tetikler. Bunların ilgili doktorlar tarafından tespit edilip, ideal kiloya yavaş yavaş getirilmesi daha uygun olur" diye konuştu.

"İŞ DÜNYASI RİSK ALTINDA"

Göğüs ağrısı bulunanların dikkatli olmasını öneren Bayezid, göğsün orta noktasına, boyna, çeneye, sol kola veya her iki kola yayılabilen, eforla ortaya çıkan göğüs ağrılarının kalp damar hastalığının habercisi olabildiğini söyledi.

Bazen ağrıların mide, sırt bölgesinde, boyunda sıkışma tarzında da olabildiğini belirten Bayezid, bazı şeker hastalarının hiç ağrı duymadan da kalp krizi geçirebildiğini anlattı.

Prof. Dr. Bayezid, "İş dünyası en fazla risk altında olan gruplardan birisidir. Çünkü devamlı değişen şartlar, ister istemez stres yüklüyor. O da koroner arter hastalığını tetikliyor. Onların daha da dikkatli olması gerekiyor, hem kendileri hem ülke için" dedi.

Bilmeniz gereken 15 diyet sırrı

Günlerce, haftalarca, aylarca hatta daha da abartarak yıllarca kilo vermeye çalıştınız. Tartının özerine çıktığımızdaysa hiçbir zaman yüzünüz gülmedi. Demek ki bir yerlerde yanlış yaptınız!

1.Badem yiyin
Beslenme uzmanları az miktarlarda badem ve ceviz tüketmenin yararlı olduğunu belirtiyor. Canınız atıştırmalık bir şeyler yemek istediğinde çok aşırıya kaçmadan badem, ceviz ya da fındık tüketebilirsiniz. Bu kuruyemişler kalori içerdiği için yerken dikkatli olunması şart. Bademde bulunan iyi yağlar, yağ yakma genlerini harekete geçirir ve kilo vermenize yardımcı olur.

2.Yağ ve karbonhidratları birbirleriyle karıştırmayın
Yağları ve karbonhidratları ayrı tutmalısınız. Vücudunuzun ihtiyacı olan enerjiyi karbonhidratlardan alırsınız. Enerjiyi aldıktan sonra üstüne yağ tüketirseniz, gerekli olan enerjiyi zaten aldığınız için, vücudunuz yağı depolar bu da kilo almanıza neden olur.

3.Aç kalmayın
Her gün aynı miktarda kalori alırsanız, daha İyi hisseder ve daha fazla yemekten kaçınırsınız. Bir gün çok yiyip, ertesi gün aç kalırsanız, kendinizi doymuş hissetmezsiniz. Bu nedenle, her gün aynı sakilde yemeye özen gösterin.

4.İnce arkadaşlar seçin
Belki biraz acımasız olacak ama, zayıf olmak için zayıf arkadaşlar edinmelisiniz. Yapılan araştırmalar, obezitenin bulaşıcı olduğu ve ailesinde ya da çevresinde obez insanlar olan kişilerin de yavaş yavaş obezliğe doğru yaklaştığını gösteriyor. Bu nedenle, zayıf olmak istiyorsanız, çevrenizdeki insanları da diyete yönlendirmelisiniz.

5.Paketlere dikkat
Paket tasarımları, ürünü çekici hale getirmek için yapılır. Bu nedenle ürün paketleri üzerinde yazanlar sizi yoldan çıkartmasın. 'Tuz oranı düşük' ya da 'az kalorili' gibi cümleler sizi kandırabilir. Bu yiyeceklerin sizin için uygun olup olmadığını anlamak için içeriğine göz gezdirmeli ve sonra almalısınız.

6.Protein yüklemesi yapın
Proteinin yağ yakımına yardımcı olduğu biliniyor. Protein, sizi tok tutarken kas yapmanıza da yardımcı olur. Düşük karbonhidrat diyeti, yağların saklanmasını ve sonrasında enerji için kullanılmasını sağlar.

7.Egzersizlerinizde değişiklik yapın
Kendinizi mutsuz ve sinirli hissettiğiniz zaman stres hormonu harekete geçer ve kan şekeri seviyeniz düşer. Bu durumda canınızın tatlı bir şeyler yemek istemesi normaldir. Böyle bir durumla karşı karşıya kaldığınızda spor yaparak kan şekeri seviyenizi kontrol altına alabilirsiniz. Spor şeklinizi değiştirebilir, çok ağır egzersizler yapmak yerine yoga gibi daha hafif egzersizleri seçebilirsiniz.

8. Düşüncelerinizi değiştirin
Vücudunuzdan memnun olmamanız psikolojinizi de etkiler. Vücudunuz hakkında iyi hissederseniz, kötü alışkanlıklara daha az yönelirsiniz. Bu nedenle, canınız sıkkın olduğunda çikolataya saldırmak yerine, olduğunuz yerde zıplayabilir ya da bir yere uzanıp bacaklarınızı yukarıya doğru kaldırarak rahatlayabilirsiniz. Yüksek sesle "Çok iyi hissediyorum!" demek de size iyi gelecek. Eğer omuzlarınızı düşürüp, depresif bir biçimde "Çok kötüyüm!" diye etrafta dolaşırsanız, zararlı yiyeceklere saldırmak için hep bahaneniz olur ve bu da kilo almanıza neden olur.

9.Yediklerinizi unutmayın
Gün içinde neler yediğinizi fark etmeyebilirsiniz. Bu nedenle her yediğinizi ve bunların ne kadar kalori içerdiğini bir kâğıda yazın. Yediklerinizi kâğıt üzerinde görmek, ne kadar gereksiz kalori aldığınızı daha iyi anlamanızı sağlar.

10. Ağırlık çalışın
Kadınların en büyük korkularından biri de ağırlık egzersizleri yapmak. Çünkü ağırlıkların onları Arnold Schwarzenegger gibi kaslı vücutlu biri yapacağını düşünürler. Oysa bu oldukça yanlış bir düşüncedir. Erkek ve kadın vücudu arasında büyük fark vardır. Erkeklerle karşılaştırıldığında, kadınlar 30 kat daha az kas yapıcı hormona sahip. Ağırlık çalışması sadece metabolizmanızı harekete geçirir ve daha kolay kilo vermenizi sağlar.

11.İlk siparişi siz verin
Arkadaşlarınızla dışarıda yemek yiyecekseniz restoranda ilk siparişi veren siz olun. Eğer diğerlerinin sipariş vermesini beklerseniz onların seçtikleri aklınızı karıştırır ve siz de onların seçtiği zararlı yiyeceklerden denemek isteyebilirsiniz.

12. Diyet içeceklerden vazgeçin
Kısa vadede diyet içeceklerin bir zararı olmasa da, uzun süreli diyetlerde bu içecekler kilo alımına neden olur. Çünkü bu içeceklerin içinde bulunan tatlandırıcı maddeler, beyine daha fazla kalori tüketmesi gerektiği sinyalini verir ve bu da daha fazla yemenize neden olur.

13. Su için
Günde sekiz bardak su içmek, sadece sizi tok tutmakla kalmaz. Su içmeden ciğerleriniz iyi çalışmaz; bu da yağ yakımını engeller. Bu nedenle, ne olursa olsun, bol bol su içmeye özen göstermelisiniz.

14.'Beş Kuralı'nı uygulayın
'Mumya' filminden hatırlayacağınız güzel yıldız Rachel Weisz'in de uyguladığı 'beş kuralı' basit bir zayıflama yöntemi. Günde beş öğünde, beş ayrı yemek yemeniz gerekiyor. Bu yemekler karbonhidrat ve protein içermeli, glisemik indeksleri de düşük olmalı. Yediklerinizin, şekersiz olmaları ve yararlı yağlar ile liflerden oluşmaları da önemli. Yapacağınız yemeklerin içerisinde beş malzeme kullanmalısınız. Haftada beş gün, beşer dakika, ısınma hareketleri ve egzersizler yapmaksa bir başka kural. Bu diyette önemli olan günde 1.300 kalori yakmayı başarabilmek.

15.Uyku düzeni
Uykusuzluk, metabolizmanızı doğrudan etkiler. Uykusuz kaldığınızda iştahınız açılır ve doyma hissi en az seviyeye iner. Yapılan araştırmalara göre, eğer altı saatten daha az uyuyorsanız obez olma riskiniz yüzde 27 oranında artar.

Diyet Yapmak İçin Psikolojik Çözümler

Zaman zaman bedenimize küseriz, aynaya baktığımızda mutsuz oluruz, istediğimiz kıyafeti giyemediğimizde moralimiz bozulur. hissettiğimiz bu moral bozukluğu sonunda ise kendimizi buzdolabının önünde buluruz. Ya da bir bakmışız kucağımızda bir paket çikolata. 

Bu durumları genelinde yeme bozuklukları olarak adlandırabiliriz. Yeme bozukluğu kısır döngüsü, sıkıntı, tatminsizlik, öfke, üzüntü hali, suçluluk gibi olumsuz duygular ile kendini gösterir. Genelde bu olumsuz duyguların kaynağında depressif duygulanım, yüksek kaygı düzeyi, kişinin yaşamındaki sıkıntılı ve üzücü olaylar ve diğer psikolojik sorunların varlığı etkendir. Humanite Psikiyatri Tıp Merkezi Direktörü Prof.Dr.Sedat Özkan, yeme davranışının psikolojik etkisi ve Psiko-Diyet hakkında bilgi veriyor..

İnsanlar yemek yemeyi seviyor diye de çok yiyebilir bu durum patolojik midir ?
Öncelikle yemek yeme davranışı açlığı gidermek ya da bir lezzet denemek amaçlı mı yoksa patolojik kökenli mi buna bakmak gerekir. Kişi eğer açlık duygusu olmadığı halde dürtüsel olarak yemek yemeye yöneliyor ise bu durum psikopatolojik olarak değerlendirilebilir. Ya da fiziksel hastalığa veya hormonal sebeplere bağlı ise yine patolojik olması soz konusudur.

Bu sebeple yeme davranışı anormal ise hem dahili hem psikolojik yonden değerlendirilmeli patolojik olup olmadığına karar verilmelidir

Beslenmeyle ilgili düzenleme yapılırken nasıl bir psikolojik destek alınabilir ?
Beslenme bireylerin psikolojisini etkilediği gibi psikolojik durumları da beslenme alışkanlıklarını etkiler.

Psikolojiyi dikkate almayan diyet başarılı olamaz!
Beyin ve psikolojiden bağımsız yeme programı düşünülemez. Yemek yeme davranışımız anamızdan sütle sevgi almaya başladığımız andan itibaren şekillenmeye başlar. Yaşadıklarımız, duygularımız, düşüncelerimiz, beklentilerimiz, öfkemiz, cinsel yaşantımız, doyum ve doyumsuzluklarımız; hepsi yemek yeme davranışımızı etkiler. Ağız bölgesiyle yemek yeriz, sevişiriz, konuşuruz ya da “çiğ çiğ yemek isteriz”. Dolayısıyla zayıflama ya da kilo vermeye ilişkin diyet programı; kişinin beynini, psikolojisini, yemek yeme davranışını etkileyen derinliklerdeki psikolojiyi ve günlük yaşamın duygu-zihin etkileşimlerini dikkate almak zorundadır. Bunları dikkate almayan diyet programları başarısızlığa mahkumdur. Hatta kişide bazen daha fazla kaygı ve kısır döngü yaratır. Kişilerin Biyo-psiko-sosyal açıdan beden, beyin, ruh ve çevre etkileşimlerini inceleyen bilimsel diyet programının adı Psiko-Diyet’tir.

Psiko-Diyet programında kişiler öncelikle dahili yönden degerlendirilir. Burada kan şekerinden hormonlara kadar açlık ve yeme alışkanlığını etkileyen patolojik bir faktör olup olmadığına bakılır. Ardından diyet uzmanı ve psikolog tarafından görüşmeler gerçekleştirilir. Diyet uzmanı sağlıklı beslenme alışkanlığını kazandırırken psikolog ise bunun istikrarlı bir şekilde devam etmesini saglayabilir.

Ruhu ve beyni dikkate almadan bedeni zayıflatamayız!
Özellikle anoreksiya ve blumia gibi yeme alışkanlıklarını direk etkileyen psikolojik bozukluklar dışında depresyon , kadınlarda pms dediğimiz adet oncesi sendromlar ve bir çok psikopatolojik tabloda psikoloğun doğru beslenme alışkanlığını kazandırmak ve sürdürmekte büyük rolü vardır.

Neden beslenmeyle ilgili önlemler hedefe ulaşmak için yetmiyor ?
Beynimiz ( düşüncemiz,inançlarımız, korkularımız, beklentilerimiz, isteklerimiz) yeme bozukluğu oluşumunu engellemenin ya da tedavi etmenin başında, kişide kalıcı davranış değişikliklerinin yaratılması gelmektedir. Kişinin, yemek yeme düzenini, diyet ve egzersiz programını, geçici ve kısa dönemli olarak görmesinin engellenmesi, ve bu düzeni bir yaşam tarzı olarak görmesi amaçlanır.
Aksi takdirde, diyetin sonlanması ile beraber tekrar kilo alımı da kaçınılmaz olacaktır. Bütün bu nedenlerdendir ki kilo vermek ya da sağlıklı bir bedene sahip olabilmek için çizilen yol haritasında farklı alanları da içerisinde barındıran bir ekip desteğine ihtiyaç vardır.

Kilo sorunu olanların kendilerine özgü psikolojisinden söz etmek mümkün mü ?
Kilo sorunu olanların kendine özgü psikolojileri vardır. Öncelikle mevcut durumdan rahatsız olmak ancak durumu değiştirecek güçte olamamak büyük bir problemdir. Pek çok kişi bunu iştahın açık olması ya da ne yesem yarıyor olarak da nitelendirir ancak durum zannedilenden daha derinlerde olabilir. Kişi kilo problemi yüzünden sosyalleşmekten kaçıyor, kendine olan saygısını güvenini kaybediyor bile olabilir.

Daha öncede belirtmiş olduğum gibi psikopatolojik ya da fiziksel bir nedenden kaynaklanıyor olabilir.

Son olarak;
Bedenleri zayıflatmak uğruna ruhu zedelememek en onemlisidir.

Mutlu bir ilişkinin 8 sırrı

Kişisel Gelişim Uzmanı ve Yaşam Koçu Süleyman Akay, mutlu bir ilişkinin 8 sırrını açıkladı.

Türkiye'de boşanma oranlarının hızla yükseldiğini ve 2013 yılının, Cumhuriyet tarihinde en az evlilik yapılan yıl olduğunu dile getiren Kişisel Gelişim Uzmanı ve Yaşam Koçu Süleyman Akay, daha mutlu ve sağlıklı bir ilişki kurmaya yönelik önerilerini açıkladı. Akay'a göre 8 temel faktöre sahip; bağlanmaktan korkmayan, bahanelere sığınmayan, pozitif varsayımlar üzerinden hareket eden, sağlıklı iletişime önem veren, cinsellikte partnerini de önemseyen, işkolik olmayan, bireysel farklılıklara saygı duyan ve özür dilemeyi bilen çiftler daha sağlıklı bir ilişkiye sahip oluyor.

Günümüzde çiftlerin ilişki sürelerinin ortalama 3-4 ay, evlilik sürelerinin de ortalama 6-7 yıl gibi süreler içerisinde sonlandığını vurgulayan Akay, tüketim toplumunun getirdiği psikolojik etmenlerin boşanmalarda daha büyük etken olarak karşımıza çıktığını söyledi. Akay'a göre iki kişiyle oynanan ancak rakibi olmayan bu oyunda mutlu sona ulaşmak için çiftlerinin birbirlerinin olumlu yönlerini görmeleri gerekiyor. İşte Akay'ın tespit ve önerileri;

Bağlanmaktan korkmayın
Yapılan araştırmalar son yıllarda bireylerin "uzun ilişkiler" ve "evlenmek"ten korktuklarını ortaya koyuyor. Bağlanma korkusu olarak da adlandırılan bu psikolojik rahatsızlık, mutlu birlikteliklerin önündeki en büyük engellerden de biri. Empati ve karşılıklı kurulacak doğru iletişim, bu korkuyu yenmeye ve sağlıklı bir ilişki kurmaya yardımcı olabilir.

Bahanelere sığınmayın
Kadın erkek ilişkilerindeki en önemli sorunlardan biri bahanelerdir. Hem erkekler, hem de kadınlar bahanelere gereğinden fazla anlam yüklerler ve yaşadıkları sorunları geçiştirmeye çalışırlar. İstenilen her zaman ve durumda, bir şeylere bahane bulunabilir. Bahanelerin birçoğu gerçek değildir ve ilişkileri yıpratırlar. Çiftlerin yapması gereken mümkün olduğunca açık olmak ve kendisini net şekilde ifade etmektir.

Cinsellik olmazsa olmaz
Sağlıklı bir ilişki kurmanın en temel kurallarından biri cinselliktir. Eski yıllarda çiftler cinsellik üzerine bu denli konuşmuyorlardı. Kendilerini neyin mutlu ettiğini, karşılarındakine anlatamıyorlardı. Bugün ise bu konu çok daha sık gündeme geliyor ve olası sorunların önüne geçiliyor. Doğanın temel kuralı, doyuma ulaşanların daha mutlu olduğudur. Mutlu birlikteliğin sırlarından biri budur.

İşkolik olmayın
Öte yandan işkolik olmak da boşanma sebepleri arasında yer almaktadır. Psikolojik ve fizyolojik enerjinin büyük bölümünün uzun süreli çalışma temposuna adanması ve eşe ilgi eksikliği, çiftlerin sık sık evliliğini sorgulamalarına neden olmaktadır.

Değerini bilin
Her birey birbirinden farklıdır. Mutlu bir birliktelik için hem kadın hem de erkeğe düşen görev, bu farklılıkları bilmek ve saygı duymaktır. İlişkileri kurmak ve sürdürmek oldukça zordur, yıkmak ise bir o kadar kolaydır. Bu nedenle karşınızdaki kişide, sizin için değerli olan ne varsa onu görmeye odaklanmak gerekir. İlişkiye, onu ilk engelde bırakacak gibi bakmak ve böyle algılamak, hızla mutsuzluğa götürebilir.

Olumlu yönleri görmeye çalışın
İlişkilerde sürekli negatif varsayımlar üzerinden hareket etmek, ayrılmalara kadar giden bir sonuç doğurabilir. Bilinçaltımız sürekli olarak bir şeyler çalışır ve bir şeyler üretir. Karşımızdakine pozitif yaklaşmak yerine negatif yönlerine odaklanırsak, bir süre sonra istem dışı soğuk davranışlara yönelebiliriz. Çiftler birbirlerinin pozitif yönlerini görmelilerdir.,

Empati kurun
Sağlıklı bir ilişki ve iletişim için dinlemek çok önemlidir. Dinleme, empati kurmanın ilk ve temel kuralıdır. Dinlemeye sadece işitmek olarak bakarsanız, karşınızdaki kişiyi ne şekilde anlamayabilirsiniz. Önemli olan önyargılardan kurtularak kişiyi dinlemek ve konunun odağını yakalamaktır.

Özür dileyin
Haksız olduğunuz ya da hata yaptığınız bir konuda eşinizden özür dilemek, sağlıklı bir iletişim kurmak açısından çok önemlidir. Özür dilemek, bireye telafi etme şansız tanıdığı için, ilişkinin sonraki aşamalarında olası yanlışların da önüne geçecektir.

Pazartesi gününü beklemeyin

Kısa sürede verilen fazla kilolar vücut dengesini altüst ederek, özellikle sindirim ve sinir sisteminde bozukluğa neden olur. Ani ve dengesiz zayıflamanın bir başka sonucu da vücudumuzun günlük gereksinimi olan protein, vitamin ve minerallerden mahrum kalmasıdır. Bu eksiklik ise bir çok hastalığa zemin hazırlar.

İdeal zayıflık için
Diyete başlamanın ilk adımı diyet yapmaya kendinizi hazırlamaktır. Diyete başlamak için ay başını veya Pazartesi gününü beklemeyin.

Zayıflama diyetlerinden en iyi sonucu almak, beslenme uzmanları tarafından kişiye özel hazırlanmaları ile mümkündür. Unutmamak gerekir ki herkesin yaşı, boyu, kilosu, kan bulguları, metabolizması ve beslenme alışkanlıkları farklıdır.

Diyette dikkat etmeniz gerekenler
* Baş dönmesi, sinir bozukluğu, ciltte kuruma gibi şikayetler doğurmayan ve hiçbir yiyecekten mahrum kalmayacak şekilde hazırlanan bir beslenme programınız olmalı.

* Azar azar ve sık sık beslenin. Bir günde almanız gereken kaloriyi 6 öğüne paylaştırın.

* Günlük beslenme programınızı yaparken en hafif öğünün akşam yemeği olmasına özen gösterin. Akşam yemeğinizi en geç yatma saatinden dört saat önce yiyin, çünkü ilerleyen saatlerde daha az hareket ettiğimiz için vücut daha az kalori yakar.

* Yemeklerle beraber bol bol su için. Bilinenin aksine yemeklerle beraber su içmek şişmanlamanıza sebep olmaz, tam tersine erken doymanızı sağlayarak kilo vermenizi kolaylaştırır. Özellikle lif yönünden zengin yiyeceklerle beraber bol su içtiğinizde daha uzun süre tok kalırsınız.

* Yiyecek seçiminizi yaparken kalorisi düşük ve sizi tok tutabilecek lifli gıdaları tercih edin. Örneğin pirinç pilavı yerine bulgur pilavını, beyaz ekmek yerine kepek ekmeğini kullanabilirsiniz.

* İdeal zayıflama diyetlerinin içeriği günlük almanız gereken karbonhidrat, yağ, protein, vitamin ve mineral ihtiyacımızı karşılamalıdır. Günlük beslenme programınızı yaparken her öğün protein, karbonhidrat, yağ ve vitamin alıp almadığınızı kontrol edin. Örneğin öğle yemeğinizin oluştururken miktarları az olmak şartıyla protein kaynağı olarak bilinen et ürünlerinden birisini, karbonhidrat kaynağı olarak pilav veya makarna, kalsiyum kaynağı olarak süt veya yoğurt, vitamin kaynağı olarak meyve yemeyi ihmal etmeyin. Unutmamak gerekir ki dengeli beslenerek verilen kilolar asla size geri dönmez.

* Diyetinize ek olarak evde yapacağınız basit egzersizler hem kilo vermenizi sağlar hem de başlıca problemimiz olan kalça ve göbek yağlarının erimesinde etkili olur. İşte size basit bir hareket; sırt üstü yatın, ayaklarınızı yere paralel uzatın ve yere hiç değdirmeden 25 kez kaldırın ve indirin.

Bu yiyecekler kolon kanserine iyi geliyor!

Posalı ve lifli beklenme sağlığımız için büyük önem taşıyor. 

Herbalife Türkiye Danışman Diyetisyeni Canan Aksoy, posa oranı yüksek olan beslenme şeklinin özellikle kolon ve rektum kanserlerini önlemede etkili olduğunu pek çok araştırmanın ortaya koyduğunu belirtti.

Vücudumuzun sindiremediği, kan dolaşımımızda emiliminin yapılmadığı karmaşık karbonhidratların ‘posa’ olarak tanımlandığını belirten Herbalife Türkiye Danışman Diyetisyeni Canan Aksoy, “Posa aslında bir karbonhidrattır ancak vücut tarafından sindirilemediği için kalorisi veya enerjisi yoktur” dedi.

Posaların suda çözünen ve suda çözünmeyen olarak ayrıldığını belirten Aksoy, ikisinin de sağlığımız üzerinde önemli faydaları olduğunu belirtti.

Buğday, yulaf kepeği, kuru baklagiller, meyve ve sebzelerde bulunan posalar suda çözünmez ve bağırsakları harekete geçirir.

Posanın dışkı hacmini artırdığı için kabızlık ve kabızlığın getirdiği hemoroid, divertikül gibi rahatsızlıkların önüne geçilmesini sağladığına vurgu yapan Aksoy, posa oranı yüksek olan diyetlerin özellikle kolon ve rektum kanserlerini önlemede oldukça etkili olduğunu belirtti. Aksoy, “Posa, bağırsaklardan geçerken zararlı maddelerin bağırsakla temasını engelleyip atılmasını sağlayarak kanserden bizi korur. Posa açısından zengin besinler, yağ ve enerji açısından düşük besinler oldukları için kilo verme ve koruma konusunda etkilidir. Posalı besinleri daha uzun süre çiğnediğimiz için tokluk hissimiz daha kolay oluşur, midede hacim kaplayıp mideyi geç terk ettikleri için de acıkma süremizi uzatır” dedi.

Kan şekerinin kontrolünü sağlar
Suda çözünen posaların da kan şekerini kontrol etmeye yardımcı olduğunun altını çizen Canan Aksoy, posanın mide boşalmasını geciktirdiği için şekerin emilimini yavaşlattığını, bunun da kan şekerinin kontrolünü sağladığını söyledi. Aksoy, “Suda çözünen posalar kötü kolesterol seviyemizi düşürürler. Posa, kolesterolün vücut tarafından sindirimini engelleyerek kolesterol seviyesini aşağı çeker” dedi.

Posa, temel olarak bitkisel kaynaklarda bulunuyor. Sağlığımız için günde 25-35 gram civarında posa almamız gerekiyor.

Posalı gıdalar hangileri?
Günde 5-7 porsiyon sebze-meyve veya salata tüketmenin posa alımınızı artıracağını söyleyen Canan Aksoy, üç ana öğünde salata bulundurmanın, ara öğünlerde meyve tüketmenin, öğlen veya akşam yemeklerinden birinde sebze veya kuru baklagil tüketmenin bunu sağlamanın en kolay yolu olduğunu ifade etti.
Herbalife Türkiye Danışman Diyetisyeni Canan Aksoy, posalı ve sağlıklı beslenme ile ilgili şu tavsiyelerde bulundu:
Diyetisyen Canan Aksoy

• Beyaz ekmek yerine tam tane veya kepekli ekmekleri tercih edin: Ekmek öğünlerimizin vazgeçilmezidir, beyaz ekmek yerine posası daha yüksek olan tam tane veya kepekli ekmekleri tercih etmek posa alımınızı artırmanızı sağlayacaktır.

• Kabuğuyla tüketebildiğiniz meyve ve sebzeleri kabuklarıyla tüketmeye gayret edin. Meyve ve sebze kabukları posa açısından zengindir. Aynı sebepten ötürü meyve suları yerine meyve yemeyi tercih etmenizi öneririm. Kuru meyveler hem sağlıklı atıştırmalıklardır hem de posa oranları yüksektir. Günde birkaç tane kuru kayısı-erik-incir tüketmek de posa ihtiyacınızı karşılanmasına yardımcı olacaktır.

• Kuru baklagiller çözünmeyen posaları içerirler, haftada 2 kere kuru baklagil tüketmeye gayret edin: Her sabah kahvaltınızı peynir –ekmekle yapmak yerine çeşitlendirin ve yulafı deneyin. Yulaf, özellikle de yulaf kepeği suda çözünmeyen posayı bol miktarda içerir.

• Yemeklerinizde pirinç yerine bulgur kullanın: Bulgurun posası pirinçten daha yüksektir. Bunun dışında son dönemlerde hayatımıza giren kinoa, karabuğday, kepekli pirinç de posa açısından zengindir.

• Aldığınız posanın daha fazla işe yaraması için de su içmeyi ihmal etmeyin: Unutmayın vücut sistemimizin düzgün ve sağlıklı çalışması için gereken her şeyi ona vermemiz gerekir. Posa olmadan sistemimiz düzgün işlemez.

Dünyada en çok yağ aldırılıyor

Uluslararası Estetik Plastik Cerrahi Derneğinin (ISAPS) dünya genelinde yaptığı araştırmaya göre insanlar en çok yağ aldırmayı tercih ediyor. Geçmiş yıllarda lider olan burun ameliyatı 5. sıraya düşerken, 2. sırada meme büyütme, 3. sırada göz kapağı, 4. sırada karın germe operasyonları yer alıyor.

Uluslararası Estetik Plastik Cerrahi Derneği’nin (ISAPS) Asya, Avrupa, Kuzey ve Güney Amerika, Afrika ve Okyanusya kıtalarından 31,894 plastik cerrahın katılımıyla yaptığı araştırmaya göre, lipoplasty (yağ aldırma) en çok tercih edilen estetik operasyon olarak dikkat çekiyor. Araştırma verilerine göre; Amerika, Brezilya, Çin, Japonya, İtalya, Hindistan ve Türkiye’de yağ aldırma, Fransa, Almanya, Rusya’da ise meme büyütme operasyonları birinci sırada yer alıyor. İlk beşten sonra göğüs dikleştirme, yüz gerdirme, erkeklerde meme küçültülme (Jinekomasti) tercih ediliyor.

Aynı araştırmanın sonuçlarına göre en çok estetik ameliyat ABD’de yapılıyor. Bunu sırasıyla Brezilya, Çin, Japonya ve Meksika izliyor. Türkiye en çok estetik operasyon yapılan ülkeler sıralamasında 13. sırada yer alıyor.

Dünya genelinde 1. sırada olan yağ aldırma operasyonlarını sırasıyla göğüs büyütme, göz kapağı, karın germe ve burun operasyonları izliyor. Ülkemizde de yağ aldırma işlemleri birinci sırada bulunurken, bunu göğüs büyütme ve burun operasyonları takip ediyor. Ardından göz kapağı ve göğüs küçültme operasyonları geliyor.

Neden Yağ Aldırıyorlar?
ISAPS üyesi Estetik Plastik Cerrah Op. Dr. Metin Kerem’e göre bu durum bölgesel yağlanma probleminin giderek daha çok görülmesiyle ilgili: “Başta ABD olmak üzere tüm dünyada, buna paralel olarak ülkemizde de insanlar daha fazla kilo alıyor ve yağlanıyor. Öte yandan günlük hayatta güzellik ve bakımın önemi giderek artıyor. Kadınlar kıvrımlı ve zarif, erkekler sert ve düz hatlara sahip olabilmek, inatçı lokal yağ birikimlerinden kurtulabilmek için yağ aldırmayı tercih ediyorlar. Çünkü kadın ve erkek vücut estetiğini bozan en önemli unsur, kilo verilmesine rağmen, bazı bölgelerde bulunan ve vücut hatlarını bozan inatçı yağlanmalardır.

Bölgesel yağlanma probleminin çözümü için çok çeşitli yöntemler “mucize” “kesin çözüm” gibi lanse edilse bile bu problemin tek gerçek çözümü yağ fazlasının fiziksel olarak ilgili bölgeden uzaklaştırılmasıdır. Günümüzde halen bu amaçla en çok kullanılan yöntem liposuction, yani yağ almadır” diyor.

Yağ Aldırma Nasıl Yapılıyor?
Op. Dr. Metin Kerem işlemi şu şekilde özetliyor: “Liposuction, ilgili bölgede şekil bozukluğuna yol açan yağ kitlesinin işaretlenerek “kanül” adı verilen bir aletle parçalanması ve bir aspiratör yardımıyla dışarı alınması işlemidir. Bu işlem açık bir ameliyat değildir, sadece 2 mm’lik giriş delikleri kullanılarak yapılır.

Uygulamanın ne genişlikte bir alana yapılacağına göre değişmekle beraber çoğu zaman hastane yatışı gerektirmeyen bir uygulamadır. Gelişen teknolojiye paralel olarak liposuction uygulamalarında mikromotorlu, ultrasonik ya da lazerli sistemler de kullanılmaya başladı. Bu tekniklerin hepsinin kendine göre avantajları-dezavantajları mevcut.”

Yanlış diyetler hayatınızı nasıl etkiler?

Geçtiğimiz yıllarda sadece ilkbahar ve yaz aylarında pek çok kadının rahatça bikini giyebilmek için diyette olduğunu duyardık. Ancak son yıllarda aşırı zayıflık modasının da gelişmesi ile birlikte gitgide daha fazla genç kadın, ne pahasına olursa olsun kilo kaybetmek peşinde. Bu uğurda yapılan hızlı ve yanlış diyetler dönüşü olmayan sağlık sorunlarına yol açabilir. 

ART Tıp Merkezi Beslenme ve Diyet Kliniği uzmanları hızlı diyetler konusunda uyarıyor ve sağlıklı beslenme hakkında bilgi veriyor.

Kilo probleminiz varsa kısa sürede, hızla fazlalıklarınızdan kurtulmanızı sağlayan diyetleri uygulamak size doğru gelebilir. Ancak hızlı kilo verdiren diyetler vücut üzerinde dönüşü olmayan zararlara yol açabilir. Bunların ilk belirtileri kas kaybı, yağ depolanması, açlık sinyallerinin hayat kalitesini kötü etkilemesi, enerji düşüklüğü ve sinirlilik oluyor.

Kilo sorunu obezite düzeyinde olan kişilerde hızlı diyetlerin zararlı etkileri kendilerini çok daha fazla gösterebiliyor. Bu kişiler doğru beslenmedikleri takdirde karşılaştıkları sağlık sorunları ölümcül olabilir.

Yanlış diyetlerin yol açabileceği en önemli zararlar şunlardır:

• Kalp kaslarının erimesi,
• Kemik yoğunluğunun azalması,
• Böbrek ve karaciğer fonksiyonlarında bozukluk

Kötü beslenmenin sonucu her durumda ölümcül olmasa bile özellikle böbrek fonksiyonlarını etkileyen yanlış diyetler ömür boyu diyalize bağlı yaşamanıza yol açabilir. Bundan dolayı hedefiniz hızlı kilo vermek değil, hayatınızın sonuna kadar sürdürebileceğiniz doğru ve dengeli bir beslenme sistemi geliştirmek olmalı. Düzenli ve dengeli beslenmek için ise günde 3 ana ve 2 ara öğün şeklinde, vücudun gereksiz yere açlık çekmeyeceği şekilde beslenmek gerekir.

Düzenli ve dengeli beslenmek sağlığınız için neden önemlidir?

Dengeli beslenen kişiler kendini yorgun, bitkin hissetmez. Güne daha zinde ve dingin başlarlar. Dengeli beslenmek her türlü gıda grubundan yararlanmak ve bu gıda gruplarının sağladığı besin değerlerinden yararlanmak anlamına gelir. Bu da hem zihinsel hem de fiziksel olarak sağlıklı kalmanızı sağlar. Bu durum özellikle iş veya okul hayatınızdaki başarılarınızı da olumlu şekilde etkiler. Düzenli beslenerek sürekli açlık atakları yaşamadan ve durmaksızın aklınızda yemek olmadan hayatınızı daha rahat sürdürebilirsiniz.

Yanlış diyetler hayatınızı nasıl etkiler?

Yanlış diyetler sonucunda kazanacağınız en önemli kötü alışkanlık düzensiz beslenmedir. Düzensiz beslenen kişilerin (uzun süre aç kalanlar, kontrolsüz miktarlarda yemek tüketenler, öğün atlayanlar) hayatı da en az yanlış beslenme şekilleri kadar karmaşık ve düzensiz hale gelir. Ne zaman ne yiyeceklerini bilmezler ve bundan dolayı ya uzun süreler boyunca açlık çekerler ya da gereğinden fazla ve yanlış gıdalar tüketmeye başlarlar. Bu düzensiz beslenmeye bağlı olarak kişilerde çabuk yorulma, sinirlilik, çok üşüme, konsantrasyon bozukluğu gibi sorunlar ortaya çıkabilir. En önemli sorun ise önemli sağlık problemlerinin zeminini düzensiz ve dengesiz beslenerek hazırlamış olmanız olacaktır.

Dengeli beslenme nedir?

Düzenli ve dengeli beslenmenin en önemli kriterlerinden biri öğünlerinizi belirlemek ve bu öğünlerde vücudunuzun ihtiyacı olan besinleri doğru miktarlarda tüketmektir.
Bir diğer önemli kural da yemek esnasında başka faaliyetlerde bulunmamak, ilgilenmemektir. Yemek esnasında televizyon seyretmek, bilgisayarda oyun oynamak vb aktiviteler doyma noktanızı hissetmemenize neden olur. Böylece ne zaman aç, ne zaman tok olduğunuzu tam olarak belirleyemez hale gelirsiniz.

Fazlalıklarınızdan kurtulmak için diyet uygulayabilirsiniz. Ancak geçici bir sürü diyet yapmak yerine dengeli beslenmeyi yaşam alışkanlığınız haline getirmek daha önemlidir.

Dikkat! Bu 8 Besin Acıktırıyor

Diyetisyen Kübra Bal ''Kilo vermek istiyorsanız, iştahınızı arttıran bazı yiyeceklerden sakınmanız gerek'', diyor. 

Glisemik indeksi yüksek besinler kan şekerini hızlı yükseltmeye sebep olabiliyor. Yükselen kan şekerini düşürmek için vücut daha fazla insülin hormonu salgılıyor. Bu durum kan şekerinin düşmesine sebep oluyor, bu sebeple kişi tekrar acıkıyor. İştah hali devam ederken, daha fazla ve daha sık yemek istersiniz. Kan şekeri seviyenizi dengede tutmak için peynir, düşük yağlı yoğurt, yumurta beyazı, ''sağlıklı'' etiketli ürünler, çin yemeği, sakız, hazır çorba ve düşük lifli besinleri kontrollü tüketmek gerekiyor.

Yedikçe yediren Peynir
Sütün içerisinde bulunan kazein bileşiklerinden kazomorfin, peynirdeki yağ ve tuzla bir araya geldiğinde, yedikçe yedirten besinler arasında yer alıyor. Glisemik indeksi düşük olmasına rağmen yeme hissi sürekli acıkma haline sebep olabilir. Peyniri ayakta ya da ekmek arasında atıştırmak şeklinde değil, kahvaltı tabağınıza yiyeceğiniz kadar ölçüde (ortalama 50 gram kadar) alın. Diğer bir alternatif salatalarınız üzerine koyarak, salatanızın doyuruculuğunu artırabilir, öğün yerine geçmesini sağlayabilirsiniz.

Doyurmayan düşük yağlı yoğurt
Yoğurdun zayıflama üzerine kuşkusuz çok etkisi bulunuyor. Ancak düşük yağlı yoğurtların, karbonhidrat oranı daha yüksek olduğundan hem kan şekerini daha hızlı yükseltiyor hem de doyurucu etkisi tam yağlı olanlara göre daha az olduğundan acıkmaya sebep olabiliyor. Ana yemeklerinizin yanında 1'er kase tüketilebileceği gibi, kahvaltıda yulafla veya ara öğünlerde taze/kuru meyvelerle de yenebilir.

Proteinden yüksek yumurta beyazı
Yumurta beyazı yüksek protein içerse de sadece yumurta beyazını kullanmak doyurucu değildir. Yumurtanın sarısı içerdiği doymuş yağlarla hem doyurucu etkidedir hem de A ve B vitaminlerinin emilimini artırır. İçerdiği kolin sayesinde karaciğer yağlanmasını azaltır, kas ve beyin sağlığına katkıda bulunur. Yumurtanın beyazını ve sarısını birlikte tüketmeli, omletinizi bu şekilde hazırlamalısınız.

Karbonhidratın Adresi "Sağlıklı" Etiketli Ürünler
Sağlıklı ve diyet etiketi altında satılan ürünlerin yağ oranları çok düşük ve karbonhidrat oranları yüksektir. Bu nedenle doyurucu etkide değillerdir. Bunların yerine tok tutucu etkide olan badem, ceviz, fındık, kaju gibi protein ve yağ içeriği yüksek kuruyemişlerle ara öğünler yapmak daha sağlıklı bir alternatif.

Çin Yemekleri Kaçamak Olsun
Çin yemeklerinin içerisinde bulunan monosodyumglutamat lezzet arttırıcı özelliği ile yemeklerin fazla yenmesine neden olur. Tatlı soslardan ve noodle gibi karbonhidratlı yiyeceklerden oluşan Çin yemeklerini sık sık tüketmek uygun değildir. Kendinizi ayda 1 çin yemeği ile ödüllendirebilirsiniz.

Sakız Ağzı Oyalar Karnı Acıktırır
Sakız çiğnemek, ağzı oyalamak ve bir şey atıştırmayı önlemekten çok, mide asidini artırdığı için acımaya sebep olur. Bu nedenle diyetlerde, besin tüketimini engellemek için sıkça sakız çiğnemek uygun değildir.

Sağlıklı Çorbalar Sağlıklı Yaşam
Ev çorbalarının diyetlerde tok tutucu etkisi yadsınamaz. Ancak, hazır çorbaların içerisinde de bulunan monosodyumglutamat katkı maddesi acıkmanıza neden olur. Sofralarımızdan hiç eksik olmayan, Türk mutfağının başlıca yemeklerinden ev yapımı çorbalar, kansere, sindirime, kolesterole ve bunun gibi birçok hastalığa çare olur. Hazır çorbalar yerine evinizde kendi malzemelerinizle hazırlayacağınız domates, tarhana, brokoli, mercimek, yayla, mısır ve mantar çorbaları ile hem sağlıklı beslenir hem de birçok hastalığa doğal yollarla karşı çıkabilirsiniz.

Düşük Lifli Besin Yüksek Glisemik İndekstir
Lif içeriği düşük besinler, lifli besinlere göre daha hızlı sindirildiğinden mide ve bağırsaklarda kısa kalır ve hızlı kana karışır. Bu durum çabuk acıkmaya sebep olur. Ayrıca yüksek lif, düşük glisemik indeks; düşük lif yüksek glisemik indeks anlamına geliyor. Bu nedenle beyaz un yerine tam buğday unu, pirinç yerine bulgur pilavı ve kurubakliyatlar beslenmemizde yer almalı.